Benim büyük bir bilge olmaktan, büyük bir aydınlanma yaşamaktan, yüksek bir farkındalığa ermekten başka şansım yok bu hayatta sağlam kalabilmem için. Çünkü benim en kuvvetli hasımım içimdeki şeytandır. Ve yalnızca ona üstün olarak ondan korunabilirim. Eğer onunla ölümüne bir muharebeye girmez, etimin lime lime olmasını, kanımın oluk oluk akmasını göze almamı sağlayacak bir cesareti kendime zırh gibi kuşanmaz ve bu muharebeden muzaffer çıkmaz isem, benim, ölümünü sessizce ve boyun eğerek karşılayan bir kurbanlık koyundan hiçbir farkım kalmayacak. Ben şeytan ile savaşmayı bırakınca O da benimle savaşmayı bırakmayacak (çünkü onda bulunmayan tek şeyin adıdır merhamet.). Artık savaş diye nitelendirilen şey, bir meydan dayağına ve linç girişimine dönüşecek ve kanımın son damlasına kadar da durmayacak bu işkence. Bu savaş, ben direniyorum diye savaştır. Keza savaş denilen bu şey, esasında bir direniş destanıdır. Ve yenildiğimde değil, direnmekten vazgeçtiğimde mağlup olmuş olacağım. Hiçbir
Guts...yürekteki ince sızı, güçlü olmaya lanetler yağdırtan savaşçı ve dâhi çocuksu ruh... Dolaysızlığın ete kemiğe bürünmüş büstü!.. Hikayesi baştan sona acıyla yoğrulmuş; hüzünlenmesine dâhi izin verilecek kadar acı tarafından müsaade edilmemiş, fırtınaların en fırtınalılarından her defasında ama sapasağlam, ama yarım yamalak çıkmanın parmakla gösterileni... En tanrı inancı dipdiri olan insana dâhi "Bu dünya neden bu kadar acıyla dolu ve bir insan neden bu kadar acıyla yüzleşebiliyor!.. ("?" değil,"!". Çünkü bu, esasında sorudan öte bir serzeniş ve sitemdir)" diye sordurtan bir hayat hikayesidir Guts'ın acıklı hikayesi... Karakterin ve yaşanılan onca acı olayın kurgu olması durumu bu acı serzenişin gerçekliğini hiçbir şekilde değiştiremez. Çünkü her ne kadar kurgu dâhi olsa da, mümkün kıyısı olan ve kuvvetle muhtemel daha evvel yaşanmış, şu an yaşanıyor, yahut da gelecekte yaşanılabilecek acılardandır Guts'ın acıları... İnsanı en çok
Yalnızlığım, ah benim uslanmaz ıssızlığım.. Neden bu kadar vahşisin, neden bunca akıllanmaz?! Tenhalığının kaynağını kurutmak mümkün değil mi? Bu koskoca evrende, bu milyarlarca insan yığınının arasında olmama rağmen nasıl oluyor da bunca ırak, bunca tanrıtanımaz edebiliyorsun beni?... Sen benim ecelimsin, hayatımın kaynağı sendedir. Bencilsin sen, sadece senin olayım istiyorsun. Yanımdan yöremde hiçbir silüetin olmasına müsaade etmiyorsun! Gaddar, isyankar ve de vurdumduymazsın sen... En nefret ettiğin şeydir mutluluğum, benim saf, katıksız ve de masum mutluluğum. Hani düşman olsa, hani kalbi taştan olsa, hani kafir olsa yine bir sokak hayvanına merhamet eder ya elin vahşisi; işte sen ondan betersin! Tek istediğin benim, sadece ben. Benden başka kimseyi yaklaştırmıyorsun bile yörene ve yöreme. Tek amacın kendim olmam, kirletilmemiş olmam, katıksız olmam. Neymiş, kitap yazacakmışım, kendimi bulacakmışım; hadi oradan! Palavra bunlar efendim palavra! Sadede gel. Sen, düşmanımsın benim
Yorumlar
Yorum Gönder