"OSSAN"
Ruhum; yangınlar içinde hacamat olup serin sularda doğmak için doğmuş ruhum; kavgaların hırıltılarından nefes alan a uslanmaz ruhum; muharebe meydanlarının azılı cengaveri olan gaddar ve bir kadın zerafetindeki ince parmakları olan ruhum; Merhaba!
Dilim suskun, konuşmuyorum. Sükunet hırkasını dâhi giymiyorum. Yalnızca hayret ile temaşa ediyorum.
Yaşadığımı, nefes aldığımı, soluğumun ateşler saçtığını, gözeneklerimden ter yerine irin çıktığını hissediyorum... Arınıyorum, temizleniyor, allanıp paklanıyorum.
O öksüz, yetim, sahipsiz bıraktığım gözlerimin, en başından beri durgun bir şekilde çölde gezindiğini, kum yiyip tebessüm içtiğini, temaşa ettiğini, acının tatlı tebessümü ile usul usul yürüdüğünü görüyorum...
Kimim ben? Yanıt yok. Neredeyim? Yanıt yok. Ne yapıyorum, neyi arıyorum?! Yanıt yine yok... Bu seyirde cevap yok, soru yok, kulaklara göre ağız, ağızlara göre kulak yok... Yalnızca derin bir sessizlik, bir sükunet hali. Burada şikayet yok, burada acı yok, burada öfke ve sevinç yok... Yalnızca sükunet...yalnızca derin tebessüm. Bu gözlerdeki tebessümü derecelendirecek bir baskül yok. Bu tebessüme yanıt verecek bir mahlukat yok...
Bir ihtiyar var, yalnız; Ossan... Bir can yoldaşı aramıyor bu ihtiyar, bir eş, dost, sevgili bulma kaygısı yok; hatta hiç kaygısı yok. Yalnızca temaşa etmek ile hemhal. Temaşa'sasında bir soru , istek, korku, ya da bezginlik na mevcut.
Bir şeyi aramıyor, bulmaya çalışmıyor ihtiyar. Yalnızca yürüyor. Çölde, kızgın kumlar üzerinde, yakıcı güneşin altında şikayet etmeden yürüyen, yürüdükçe feraset sahibi olan, yürüdükçe ilmi artan, yürüdükçe gençleşen ve çehresinde yaşama enerjisi dolan bir ihtiyar.
Ne kadar garip... Bu dünyada böyle bir yerin olduğuna görmeden, böyle bir ihtiyarın olabileceğine o ihtiyar olmadan hayatta inanmaz, inanamazdım...
03.11.2021
Yorumlar
Yorum Gönder