Kayıtlar

Üzüntü iki ana başlık altında kategorileştirilebilir: İçten üzüntü ve dıştan gelen itki ile üzülmek. Dıştan gelen üzüntüyü ortadan kaldırmanın akla gelen ilk yolu defaatle dışarıdan gelen o itkiyi ortadan kaldırmaya yöneliktir. Defaatle yönelinilen ilk çözüm yolu budur. Ancak bu kısa görüşlü çözüm olabilir en iyi ihtimalle. Sorunu ortadan kaldır-üzüntü gider mantığı, yarayı temizleyip dikiş yapmak yerine direkt sargı ile kapatmaya benzer; Yaranın üzeri kapanır, ancak en ufak bir zorlama veya zedelemede yara direkt geri açılır ve mikrop kapıp kangren olmaya kadar yolu olur. Yaranın içini dezenfekte ile temizleyerek yarayı dikmek her ne kadar en sağlıklı yol olsa da biraz sancılı bir yoldur. Yaranın içiyle oynanması, etin iğneyle delinmesi ve daha pek çok şey insanın canını acıtma potansiyeli olan ve bundan ötürü gözünü korkutan durumlar olduğu için kişi bu sağlıklı tedavi yoluna başvurmayıp aksi yaranın üzerini sargıyla kapatma yolunu seçer. Dışarıdan gelen itkilerle üzüntüye kapılan in
İnsanları, yaşamları, gizde saklananları, görülmeyenleri; farkına dâhi varılmayanları, yahut yüzeysel bir şekilde ele alındığında dümdüz ve alalade gibi görünen ama biraz detaya indiğinizde, biraz pür dikkat baktığınızda görünürde kupkuru olan "şey"lerin bir anda kendi evrenlerinin kapılarını açmasını sonuna değin açmasını ve sizi içeriye buyur etmesini çok seviyorum. Her ne kadar insana metafiziksel bir deneyim gibi hissettirse de aslında dünyayı ve çıplaklığını bütünüyle ele almak, bekaretinden öpmekten başka bir şey değil bu... Zihnimin yaşamlar ve hikayeler arkasında dolanmasını, Simurg kuşunun sırtında evreni boydan boya dolaşıp temaşa etmeyle bağdaştırıyorum... Sanki her bilinmeyen yaşam, farkında olunmayan hikaye benim için keşfedilmemiş, insan eli değmemiş topraklar gibi ilgi çekici geliyor; Ve ben, One Piece'deki gibi hazine arayışçısı olan maceracılar tebaasındanım. Sanki benim varoluşum bir yaşama sahip olmaktan çok, yaşamlar arası seyahat etmek, hikayeler ara
Tarih boyunca bir çok düşünür, felsefe üzerine liyakatlı çabalarının sonucunda belirli bir felsefi birikime ve dâhi yetkinliğe ulaşmıştır. Bu ulaşımın sonucunda ulaştıkları farkındalıkları sistematik bir biçimde yazıya dökmüş ve bu husustaki çalışmalarını bu yolla elle tutulur bir hale getirmişlerdir. Onların seçtikleri kendini dışa vurma şekli bu olmuştur ve bunun karşılığını kimisi ünlenerek almıştır, kimisi ise ses getirememiş, yahut ölümünden bir müddet sonra anlaşılmıştır. Buraya kadar olan her şey belirli bir sistematik üzerinden ve gerektiği şekilde işlenmiştir. Hakedilmiş bir saygı, bir anlamaya çaba, üzerine kafa yorma ve gerekli görülen kısımları hayata uygulamaktır onlara vermekle yükümlü olunan borç. Ne kadar derin, ne kadar komplike ve ne kadar anlaşılması güç olduğu önemli olmaksızın onların payına düşen, yukarıda sıralanlardır.  Nietzsche ve en meşhur eseri "Böyle Buyurdu Zerdüşt" buna örnek olarak gösterilebilir. Nietzsche, bütün ömrünü Zerdüşt'ü yaratmaya
Dışarıdan gelecek negatif etkilerden korunmak ve bilinç açıklığını korumak için şu anlaşılmalıdır: yalnızca negatif duygular yaratacak durumlardan değil, aynı zamanda pozitif duyguları zuhur ettirebilecek, sizi keyifli mutlu ve sevinçli kılabilecek durumlardan da korunmayı başarmalıdır kişi. Negatif duygulara karşı öyle veya böyle bir savunma mekanizmasını her halükarda oluşturur kişi; ancak pozitif duygular, bizim hiçbir şekilde savunma mekanizması oluştur(a)madığımız, en saldırıya ve sömürüye açık ve en zayıf olduğumuz alandır. Eğer mutluluklara karşı da -bilhassa, nefretten doğmayan- bir savunma mekanizması oluşturamazsak, her zaman saldırıya ve sömürüye açık bir durumda oluruz. Ve unutulmamalıdır; her duygu, bize gelirken zıddını içeriğinde saklayıp öyle gelir. Sevgi nefret, mutluluk üzüntü olasılıklarını koynunda saklar her zaman. 12.11.2022
Mihmandar, mihmandarlık potansiyeli olan öğrenciye gerekli verileri aktardıktan sonra öğrencinin kendiyle sohbet edebileceği kadar alan bırakmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde potansiyel bir mihmandar olan öğrenci, elit bir askere dönüşebilir. Bir asker yetiştirmenin en kesin yolu, askerin ihtiyacı olan her şeyi mihmandardan almasıyla olur: Öğrenci, mutlak surette oluşan ve dışarıdan bir itkiyle oluşturulan her sorunun cevabını mihmandardan aldığı zaman bilinçdışı bir sadakat ve itaat oluşur. Ortaya konulmuş her kuralı en müthiş şekilde muhafaza ederek eyleme dökebilir; ama yeni kurallar oluşturamaz. Bunu mihmandara bırakır. Mutlak surette mihmandar adayı olmak da zaruri değildir ve her durumda en iyi seçenek sayılmayabilir. Mühim olan, hiyerarşide en üst noktada olmak değildir; kendi potansiyelini en iyi şekilde ortaya çıkarmak olmalıdır gaye. Mükemmel bir asker, iyi bir mihmandardan mutlak surette daha önde olanıdır. Ve tarih, pek çok kez hükümdarı değil, savaşçıyı nakşetmiştir pas

Kuşatma!

Uzun zaman sonra hayatımda gördüğüm en gerçek ve handiyse vahşetin en vücut bulmuş hali sayılan rüyalardan birine şahit oldum. Böylesi bir tecrübeye bizatihi deneyimlemeden, rüya yoluyla da olsa tanıklık ettiğim için hem nasıl dehşete düştüğümü, hem nasıl da şanslı olduğumu hissettiğimi anlatamam...  Bir göçmen toplama kampında idim. Sıradan bir gündü. Kısa zaman içinde başka bir ülkeye gitme planları kuruyordum. Nasıl olduğuna dair en ufak fikrim olmamasına karşın bir anda toplama kampımın şu ana değin eşi benzeri görülmemiş bir kuşatma altına alındığına şahit oldum. Her yerden askerler fışkırıyor gibiydi adeta. Önlerine gelenleri acımasızlığın da ötesinde bir vahşetle öldürmeye çalışıyorlardı askerler. Tanklar, zırhlı araçlar, ellerinde alev püsküren teçhizatıyla önüne gelen sivilleri hedef alan askerler... Öyle dehşetli bir andı ki insanın nefes almak ve sağlıklı bir şekilde düşünmek için dâhi bir anlık bir vakti olmuyordu. Kör noktalardan ilerleyerek hayatta kalmaya çalışıyordum. B

WİTHNAİL and I FİLMİ - "DANNY" KARAKTER ANALİZİ

Resim
Film boyunca yalnızca Withnail'in o trajik zamanı ile Danny'nin başka bir zamanını gördük hayatlarından. Öncesi veya sonrasına dair neredeyse hiçbir şey yok. Film esnasında Withnail'in hala beklentisi var, ama Danny beklemeyi bırakalı bayağı olmuş gibi. Orayı yaşayıp geçmiş ağırlığı var tavrında. Withnail'in trajikliğini biraz ilk dalga trajikliği olarak görüyorum. Yani daha çok düşüp kalkacak, o toyluk gidecek zamanla. Danny hakkındaki yargıyı gördüğümüz sahnelerden veriyoruz. Oysa Danny'i Danny yapan geçmişteki yaşamı deneyimleri tecrübeleri vesaire. Filmin sonlarındaki sahnede Danny'nin söylediği sözlerin derinliği şiir okuduğu sahne dışında hiçbir yerde yok. O şiir de o anki durumla çok uyumlu olduğu için müthiş bir derinlik kazandı keza. Başka bir yerde karşımıza çıksa belki o kadar etkilemez, ama neredeyse son sahnede o şiir tam otursun diye bu film çekilmiş denilse yeridir Danny'nin sadece bireysel sıkıntılarla o duruma gelmediği, aynı

BERSERK ANİMESİ - GUTS KARAKTER ANALİZİ

Resim
Guts...yürekteki ince sızı, güçlü olmaya lanetler yağdırtan savaşçı ve dâhi çocuksu ruh... Dolaysızlığın ete kemiğe bürünmüş büstü!.. Hikayesi baştan sona acıyla yoğrulmuş; hüzünlenmesine dâhi izin verilecek kadar acı tarafından müsaade edilmemiş, fırtınaların en fırtınalılarından her defasında ama sapasağlam, ama yarım yamalak çıkmanın parmakla gösterileni... En tanrı inancı dipdiri olan insana dâhi "Bu dünya neden bu kadar acıyla dolu ve bir insan neden bu kadar acıyla yüzleşebiliyor!.. ("?" değil,"!". Çünkü bu, esasında sorudan öte bir serzeniş ve sitemdir)" diye sordurtan bir hayat hikayesidir Guts'ın acıklı hikayesi... Karakterin ve yaşanılan onca acı olayın kurgu olması durumu bu acı serzenişin gerçekliğini hiçbir şekilde değiştiremez. Çünkü her ne kadar kurgu dâhi olsa da, mümkün kıyısı olan ve kuvvetle muhtemel daha evvel yaşanmış, şu an yaşanıyor, yahut da gelecekte yaşanılabilecek acılardandır Guts'ın acıları... İnsanı en çok

Olmak mı, Yazmak mı?

Tarih boyunca bir çok düşünür, felsefe üzerine liyakatlı çabalarının sonucunda belirli bir felsefi birikime ve dâhi yetkinliğe ulaşmıştır. Bu ulaşımın sonucunda ulaştıkları farkındalıkları sistematik bir biçimde yazıya dökmüş ve bu husustaki çalışmalarını bu yolla elle tutulur bir hale getirmişlerdir. Onların seçtikleri kendini dışa vurma şekli bu olmuştur ve bunun karşılığını kimisi ünlenerek almıştır, kimisi ise ses getirememiş, yahut ölümünden bir müddet sonra anlaşılmıştır. Buraya kadar olan her şey belirli bir sistematik üzerinden ve gerektiği şekilde işlenmiştir. Hakedilmiş bir saygı, bir anlamaya çaba, üzerine kafa yorma ve gerekli görülen kısımları hayata uygulamaktır onlara vermekle yükümlü olunan borç. Ne kadar derin, ne kadar komplike ve ne kadar anlaşılması güç olduğu önemli olmaksızın onların payına düşen, yukarıda sıralanlardır.  Nietzsche ve en meşhur eseri "Böyle Buyurdu Zerdüşt" buna örnek olarak gösterilebilir. Nietzsche, bütün ömrünü Zerdüşt'ü yaratmaya

BERSERK ANIMESI - GRİFİTH ANALİZ

Resim
Grifith, Guts gibi yitik bir ruhtur esasında. Hatta çok daha yitik... Benim gördüğüm Grifith, yeniden doğduğu güne kadar olan Grifith'tir. -Hoş, zaten ondan sonra da hep o Grifith olarak kalmaya devam etti. Yalnızca artık kendini tamamen kapattı herkese ve her şeye.- Yani doğuştan gelen bir şansı yok benim tanıdığım Grifith'in. Ulaştığı noktaya tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiş bir insan, dahası çocuktur. Kendine amaçsızlıktan delirmiş, ömrü boyunca "Neden doğdum, kimim ben? Varoluşumu anlamak istiyorum!" diyen biri. Yani Guts gibi tek amacı hayatta kalmak, ölmemek değil. Onu Guts'tan ayıran, daha öteye taşıyan esas nokta budur.  İçine doğduğu dünya vahşetle, ölümlerle, adaletsizliklerle dolu bir dünya. Ve o, bu dünya düzenine uymayı kabullenmeyecek kadar asil ve isyankar bir ruhtur!.. O zaman ki dünyanın en alt tabakasında doğmuş bir insan. En aşağılık, en zayıf olarak kabul edilen tabakadan çıkmış biri. Ama o, bu yazgıya boyun eğmeyi reddetti. Kendi

MONSTER ANİMESİ - JOHANN LiEBERT ANALİZ

Resim
"Bakın bana! Bakın bana! İçimdeki canavar bu kadar büyüdü!.." (bari bari, kuşa kuşa, baki baki, gokun...) Bu dünyada ilk defa birini ve o birinin içsel motivasyonunu bu denli iyi anlayabildiğim için memnuniyet duydum. Johan karakteri, sanki asırlardır üzerimde kirli bir yapışkanlık gibi duran yalnızlığımı ve anlaşılmazlığımı ortadan kaldırmış gibi geldi bana. İlk defa bu duyguyu bu denli derin hissettim Johan'la...  Kimsenin hiçbir şekilde fark etmediği ve benim hayretle bunu gördüğüm ince bir ayrıntı bırakmak istiyorum Johann hakkında: İnsanlar, Johann'ın nasıl bu kadar vahşi olabildiğine anlam veremiyor. Tamam, insanları öldürmesi anlaşılabilir, ama peki ya çocukları intihara zerk etmesi?! Bunun sebebi aslında o denli basit ve o denli anlaşılabilir ki, insan hayretler içerisinde kalabiliyor. O basit sebep şu; Johann, kendisi de henüz küçücük bir çocuk gibi. Asla büyümemiş ve asla büyüyemeyecek bir çocuk Johann. Çocuklukla lanetlenmiş biri...  İnsanları ö

12 KIZGIN ADAM Film İncelemesi

Resim
Doğru diye nitelendirdiğimiz pek çok şeyin doğruluklarının sorgulanabilirliği üzerine çok detaylıca hazırlanmış bir film 12 Kızgın Adam. Doğrunun arayışında kendimize rehber belleyebileceğimiz türden bir film olduğunu söylemek abes kaçmaz herhal. 'Doğru'cu algımızın o kadar da doğrucu olmayabileceğini bize göstermekle kalmayıp aynı zamanda kendimiz ve yaşantımız üzerine çok kapsamlı bir öz eleştiri sürecine girmemize olanak sağlaması da kuvvetle muhtemeldir. En azından, bendeki tesiri böyleydi.   Derler ki, Sokrates bir mahkemedeki kırk jüriden biri olup bir davada şüphelinin masum olduğuna dair oy veren tek insan olmuştu. Davanın sonucunda jurinin bütünü de masumiyet oyu vermesiyle şüpheli kişi suçsuz bulunmuştu. Ve Sokrates, "tek kişi de doğruyu söylese doğru, doğrudur ve geriye kalan herkes yanlışın doğru olduğunu söylese de yine de yanlış, yanlıştır." demiştir. Tıpkı filmde olduğu gibi.  Filmin esinlendiği nokta o mahkeme olayıdır. Ayrıca jurilerin ara

AĞLAMANIN PATOLOJİSİ

"Ağlayınca geçer." Geçer mi gerçekten ağlayınca? Ağlamak gerçekten de bir şeylere çözüm olur mu? Bunu inceleyeceğiz: İnsanlar, uzunca bir süredir ağlamaya olduğundan bambaşka ve yüce anlamlar yüklemişlerdir. Her ne kadar bu yazıda atıfta bulunacağımız konu ağlamak ise de incelememizin bütün ağlama çeşitlerini kapsamadığını belirtmek istiyoruz. Öncelikle 'Ağlama' mefhumunun tek anlamının ve tek bir ağlama çeşidinin/sebebinin bulunmadığını, alt kategorilerin kendi içinde özerk ve kendine özgü olduğunu bilmemiz gerektiğini ve inceleyeceğimiz kategoriyi bir beyin ameliyatı hassasiyetiyle ayrıştırıp maddeleştirmenin konunun daha net ve anlaşılır kılınmasında büyük bir önem arz ettiğinin bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnceleyeceğimiz ağlama türü fiziksel/duygusal acı karşısında ağlama. Ağlamanın her şeklini detaylandırmak bu konu dahilinde pek bir önem arz etmiyor. Onun için direkt inceleyeceğimiz kategoriyi ele almanın daha tasarruflu olacağını düşünüyor ve buradan dev

SIÇMANIN FELSEFESI

"Büyük fikirler, ya koşarken ya sıçarken insanın aklına gelir." Bu deyimin yaratıcısı çok ince bir noktaya değinmiştir. Toplumsal etik ve ahlak kurallarına bir ömür maruz kalmış bilincimiz, bizim atfedilen konunun özünü görmemize engel olur, -tıpkı yüzbinlerce kalıpların engel olduğu gibi. Peki, nedir burada kast edilen şey? 'Koşmak'tan başlayalım: Koşmak, en mükemmel hareket dinamiklerinden biridir. Çünkü süreğendir ve aynı yerde durmak, takılı kalmak söz konusu değildir bu devinimde. Devamlı olarak bir akış, bir değişim ve enerji döngüsü söz konusudur. Kişinin düşünceleri, bedeninden doğar. Devamlı olarak kendini bir odaya kapatan insanın (haftalarca, aylarca, yıllarca), her gün düzenli olarak gördüğü, maruz kaldığı tek şey dört duvar olduğu zaman fikirleri ve düşünceleri de aynı şekilde durağanlaşır, bilinci bir hücreye dönüşür ve o hücrenin içinde, duvarlara çarparak kendisine geri döner. Bunun sebebi hareketsizliktir. 'Düşünceler, içinde bulunulan ortamdan,